Artan fiyatların gölgesinde tatil: Erişilemeyen bir lüks

Tatiller artık fotoğraf albümlerinde ve anılarda kaldı. Eskiden yılda bir hafta bile olsa tatile gidebilen orta-gelirli kesim, şimdilerde tatil yapabilmek için yeni alternatifler keşfetmek zorunda. Bugün, tatil yapmayı düşünmek bile bir lüks haline geldi.

Tatil bir lüks değildir, olmamalıdır. Her gününün en az sekiz saati durmaksızın çalışanlar için bu durum daha da doğrudur. Tatil bir ihtiyaçtır. İşin yarattığı stresten, yoğunluktan, yorgunluktan kaçamamak insanı kötü etkiler. Ancak tatile çıkamayıp dinlenemeyen hala milyonlar mevcut.

Ülkemizin ya da yabancı ülkelerin varlıklı tüketicileri ülkemizin sunabildiği doğal güzelliklerin, otellerin ve tarihi mekanların tadına varırken; ayağını uzatıp da dinlenemeyen çalışanların olması içler acısı biri durum. Gittikçe pahalılaşan ve akıl almaz fiyatlara erişen turizm/tatil hizmetleri ortalama tüketicinin karşılayamayacağı seviyelere gelmiş durumda.

ARTAN FİYATLARIN GÖLGESİNDE TATİL

Yüksek fiyatlar tatil yapmayı zorlaştırır. Asgari ücretle aynı noktalarda seyreden otel fiyatlarının yanı sıra; yüksek otobüs, uçak, yakıt fiyatları da tatile ulaşımı kısıtlar. Orta gelirli tüketici, eski yıllarda otuz yaşlarında tatil köylerinden ev satın alabilirken; otuz yaşındaki tüketiciler günümüzde bırakın evi, araba bile almakta güçlük çekmekte. Fiyatlar arttıkça emekliler için de tatiller eski yılların bir lüksü haline gelir.
Yarını belli olmayan tüketici, tatile parası yetecek bile olsa, harcamadan önce on defa düşünmek zorunda kalır. “Tatile gitmeli miyim?” sorusu bile başlıca bir stres kaynağı olur. Tüketiciye, işin ve geçim sıkıntısının oluşturduğu yükün üstüne bir de hak ettiği rahatlıklara erişememenin yükü vurur.

Birçok tüketici için bayramlardaki köy ziyareti tek kaçış olarak kalır. Artan fiyatlarla ülke kültürünün önemli bir parçası, hatta birçok aile için vazgeçilmezi, olan bayram ziyaretleri bile cepte delik açar hale gelir. Sevdiklerimizi üç-dört gün görmek için bile eskisinden çok daha fazla harcamalar yapmak gerekir. Harcamalar benzin, hediyeler, yemek derken birikir gider.

FİYATLARIN ÖTESİ: İŞ HUKUKU VE ÇALIŞMA KOŞULLARI

Tatile gidememenin tek sebebi para da değil. Düzgün olmayan iş hukuku altında, birçok iş sınırlı izin gününe sahiptir ve birçok çalışan ailesiyle tatilde, izinde olsa bile çalışmak durumunda kalır. Bu durum tatile gidememenin ve çalışma hayatının sıkıntılarını katlar. Çalışanlar aileleriyle ve arkadaşlarıyla geçirebilecekleri tek zamanı da iş konusunda endişelenerek geçirirler, işe dönecekleri tarihi düşünüp canlarını sıkarlar.

Aynı zamanda tatile ne zaman gidilebileceği de dikte edilir. Bunun yanı sıra izin günü uygulamaları ile çalışan adeta izinsiz bırakılır. İzin günü sayısının eksi rakamlara düştüğü uygulamalar ile çalışan izin kullandığı için cezalandırılır, izine gidememekten sorumlu tutulur. İş hukukunun bu haliyle çalışanlar düzgünce tatil bile planlayamaz.

TATİL YOKLUĞUNUN EKONOMİK VE TOPLUMSAL BEDELLERİ

Tatil ile alakalı sorunlar sadece sahilde güneşlenememek veya Uludağ’dan kayamamaktan ibaret değil. Tatil ve izinlerle alakalı bu eksiklikler, kötü iş-yaşam dengesinin bir uzantısıdır. Kötü iş-yaşam dengesi aile hayatını ve toplumsal hayatı kötü etkiler. Tükenmişlik (burnout), stres kaynaklı sağlık problemleri, bozulan aile hayatı gibi birçok psikolojik, kişisel ve aile içi sorunlar oluşur.

Bütün bu sorunlar çalışanların verimliliğini ve toplumsal maliyetleri kötü yönde etkiler. Sağlık harcamalarını arttırır. Ebeveynler ve çocuklar ciddi psikolojik sorunlar yaşayabilir. Toplumun her alanında bunların etkileri görünür. Çalışanın verimliliği devlet için dertlerin en sonuncusu haline gelir. Vatandaş mutsuz, yorgun ve sağlıksız olmuştur.

Çalışanın ve tüketicinin düzgün koşullara, haklara ve hizmetlere erişimi toplumun belkemiklerindendir. Bunların olmadığı durumlarda iş ve tüketim bozulmaya başlar. Üretilen mal ve hizmetlerin kalitesi düşer, tüketim azalır. Tatile gidememe, ayak uzatıp keyif çatmanın ötesinde bir sorundur. İster köydeki akrabaları ziyaret olsun ister otellerde havuza atlamak olsun; tatil bir ihtiyaçtır.

Eğer tatil yapabilen tek kesim, yanan orman arazilerine kanunsuzca dikilen otellerde konaklayan azınlıksa, bu düzende ciddi adaletsizlikler, eksiklikler olduğunun bir göstergesidir. Ekonominin her sektöründeki problemlerin yanında tatil ve turizm hizmeti de gelir. Tatil imkanlarının bu denli daralması toplumsal bir sürdürülebilirlik krizinin parçasıdır. Dinlenmeyen toplum ne üretebilir ne de mutlu olabilir. Vatandaşın hakkı olan hiçbir sorun önemsiz ve önceliksiz değildir.

Ardıç Üçyıldız

Related Posts

KKM sona erdi, Ali Rıza Demircan, Hayrettin Karaman’ın fetvasını hatırlattı: Kazığı millet yedi

Merkez Bankası’nın Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasını sonlandırma kararı, İslami ekonomi ve faiz tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, bir diğer ilahiyatçı Hayrettin Karaman’ın KKM için o dönem yazdığı “faiz değil” görüşünü hatırlatarak, “Kazığı millet yedi” dedi.

Birleşik Kamu-İş’ten Ağustos ayı gıda fiyatları artışı raporu: 63 aydır süren yükselişte yıllık artış yüzde 54,5’e çıktı!

Birleşik Kamu-İş’ten Ağustos ayı gıda fiyatları artışı raporu: 63 aydır süren yükselişte yıllık artış yüzde 54,5’e çıktı!

Alman Ekonomisi İkinci Çeyrekte Yüzde 0,3 Küçüldü

Alman ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülürken, kamu harcamaları yüzde 0,8 arttı.

Erken emeklilik isteniyor… Yaş ortaya çıktı

Yapılan bir ankete göre katılımcılar emeklilik yaşının ortalama 58 olması gerektiğini söyledi.

Et lüks oldu: Fiyatlar dünyanın 2.5 katı

Et fiyatlarındaki artış, Türkiye’de dar gelirli vatandaşlar için lüks oldu. 1 kilo kıyma 700 liraya, pirzola ise iki bin liraya dayanırken, Türkiye’de et fiyatları Avrupa’dan 2.5 kat daha fazla.

Hamile kadının iş başvurusunu reddeden şirkete ceza

Hamile kadının iş başvurusunu reddeden şirkete ceza